Etkileşim kutusu

>> вторник, 30 септември 2008 г.








Yeni Haber
Giriş Saati : 30.09.2008
11:29
Kütahya'nın Dumlupınar ilçesinde orta şiddette bir deprem meydana geldi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünden yapılan açıklamaya göre, saat 10.30'da gerçekleşen ve merkez üssü Kütahya'nın Dumlupınar ilçesi olan depremin büyüklüğü 4.7 olarak ölçüldü.

(AA)

Sabah

Read more...

Talat, Kıbrıs'ta yıl sonuna kadar çözüm çağrısında bulundu

photo

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, "Yıl sonuna kadar çözüme ulaşmayı tercih ederim. Zaman çok önemli." dedi. [Getty Images]

29/09/2008

LEFKOŞE, Kıbrıs -- KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat 27 Eylül Cumartesi günü bölünmüş Kıbrıs adası konusunda hızlı bir çözüm çağrısında bulundu. Yunan radyo istasyonu Flash'a verdiği röportajda Talat, "Ne kadar çok zaman geçerse sorunu çözme şansımız da o kadar azalıyor." şeklinde uyarıda bulundu. Cumhurbaşkanı, "Yıl sonuna kadar çözüme ulaşmayı tercih ederim. Zaman çok önemli." dedi. Talat, Kıbrıs'taki iki toplum arasındaki başlıca sorunun mülkiyet meselesi olduğunu belirterek, toprak anlaşmazlıklarının çözümünün son derece zor olduğunu da sözlerine ekledi. Kıbrıs Türk lider, Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs'taki durumdan Türkiye'yi sorumlu tutmayı bırakıp BM'nin müzakere sürecinde daha fazla rol almasını kabul etmeleri gerektiğini de belirtti. Talat ve Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Demetris Hristofiyas, yeniden birleşme konulu müzakerelerin bir sonraki turu için 10 Ekim'de bir araya gelecekler. Taraflar iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon üzerinde hemfikir olmalarına karşın, güvenlik, toprak meseleleri ve Türk yerleşimler konusunda büyük farklılıkları mevcut. (Flash, Anadolu haber ajansı, Hürriyet, Reuters - 28/09/08)

setimes

Read more...

Türk muhalefet partisi AB üyelik çabalarına destek sözü verdi

>> четвъртък, 25 септември 2008 г.

24/09/2008

BRÜKSEL, Belçika -- Türkiye'nin ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) liderleri 23 Eylül Salı günü Brüksel'e yaptıkları ziyarette, laik sistem ve ifade özgürlüğüyle ilgili ciddi anlaşmazlıklara rağmen Ankara'nın AB'ye katılım çabalarına destek sözü verdiler. CHP liderleri, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin CHP üyelerinin ülkeyi AB'ye yakınlaştıma çabalarında işbirliği yapmayı reddettikleri yönündeki suçlamalarını reddettiler. CHP genel başkan yardımcısı Onur Öymen düznelediği basın toplantısında, "2002 yılında hükümetin iktidara gelmesinden bu yana, bu hükümetin AB üyelik yolundaki neredeyse bütün girişimlerini, reform paketlerini, anayasa değişikliklerini ve yasa değişikliklerini destekledik." dedi. Ancak Öymen, partinin ulusal programda yer alan bazı ihmallerden endişe duyduğunu da kabul etti. (Turkish Daily News - 24/09/08; Reuters - 23/09/08)

setimes

Read more...

Bulgar haber servisi yazı işleri müdürü kimliği belirsiz kişilerce saldırıya uğradı

24/09/2008

SOFYA, Bulgaristan -- Yerel İnternet sitesi www.frognews.bg'nin yazı işleri müdürü 22 Eylül Pazartesi günü geç saatlerde kimliği belirsiz kişilerce saldırıya uğradı. Ognyan Stefanov, eşiyle akşam yemeği yediği restoranın önünde kendisini bekleyen dört maskeli şahıs tarafından dövüldü. Başından yaralanan, bacakları kırılan ve omurgası zedelenen Stefanov hastaneye kaldırıldı. Stefanov'un, üst düzey hükümet yetkililerinin yer aldığı yolsuzluk iddialarının yanı sıra polis memurları ve şaibeli işadamları hakkında haberler yayınlayan anonim bir İnternet sitesi olan www.opasnite.net63.net'in arkasındaki kişi olduğuna inanılıyor. Stefanov iddiaları reddetti.

Öte yandan Bulgar polisi Devlet Gençlik ve Spor Dairesi Başkan Yardımcısı Ivan Lekov'u Salı günü tutukladı. Savcılık, tutuklamanın Lekov'un hakemler aracılığıyla futbol maçlarında şike yaptığı yönündeki son haberlerin ardından hakkında çıkan görevi kötüye kullanma şüphelerine dayandığı yönünde bir açıklama yaptı. (Reuters, Sofia Echo, Darik, Capital, Dnevnik, Netinfo - 23/09/08)

setimes

Read more...

Popüler Türk gazeteci tutuklandı

24/09/2008

ANKARA, Türkiye -- Popüler Türk gazeteci Tuncay Özkan, Ergenekon örgütüyle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında gerçekleşen tutuklamalar zincirinin son halkası olarak 22 Eylül Pazartesi günü erken saatlerde evinde tutuklandı. Polis Özkan'ın evine baskın düzenleyerek bilgisayarına ve bazı belgelere el koydu. Özkan, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin önde gelen rakipleri arasında yer alıyor. Gazeteci, hükümeti devirme planı yapmakla suçlanan belirsiz bir grup hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Salı günü tutuklanan 16 kişi arasında yer aldı.

Diğer yandan Salı günü, polis Türkiye'de nükleer santral kurma planlarını protesto eden yaklaşık 40 kişiyi gözaltına aldı. Aralarında çevreci grup Greenpeace üyelerinin de yer aldığı göstericiler, Ankara'daki enerji bakanlığının önünde barışçı bir gösteri düzenlediler. Türkiye, Mersin yakınlarında kurmak istediği ilk nükleer enerji santraliyle ilgili ihaleyi Çarşamba günü duyuracak. (Turkish Daily News, Hürriyet, Sabah, Vatan, Zaman, Cumhuriyet - 24/09/08; RIA Novosti, DHA, Anadolu Ajansı, CNN Türk, Reuters, ITAR-TASS - 23/09/08)

setimes

Read more...

Türkiye'deki bir hastanede yeni doğan 13 bebek öldü

>> вторник, 23 септември 2008 г.

22/09/2008

ANKARA, Türkiye -- İl sağlık müdürü Mehmet Özkan'ın yaptığı açıklamaya göre, batıdaki İzmir kentindeki bir hastanede hafta sonu 24 saat içinde yeni doğan 13 bebek yaşamını yitirdi. Özkan, 22 Eylül Pazartesi günü olayla ilgili soruşturmanın devam ettiğini belirterek, şimdilik ihmale dair bir kanıt bulunamadığını da ekledi. Yerel basında çıkan haberlere göre 13 bebeğin tümü erken doğmuştu. Temmuz ayında Ankara'daki bir hastanede iki hafta içinde 27 bebek ölmüştü. (AFP, Anadolu haber ajansı - 22/09/08)

setimes

Read more...

Türk ordusu subayları Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındı

>> събота, 20 септември 2008 г.

19/09/2008

ANKARA, Türkiye -- Silahlı kuvvetlerden 18 Eylül Perşembe günü yapılan açıklamada, beş teğmen ve bir harp okulu öğrencisinin, hükümet darbesi planlamakla suçlanan belirsiz bölücü grup Ergenekon ile bağlantılı oldukları bildirilen ilk görevdeki ordu subayları olarak gözaltına alındıkları bildirildi. Yetkililer bugüne kadar 90 kişiyi gözaltına aldılar. Perşembe günü de oyuncu Nurseli İdiz ile menajer Seyhan Soylu gözaltına alındı. Ergenekon davası, polisin Haziran 2007'de İstanbul'da emekli bir astsubaya ait bir apartman dairesinde bir miktar el bombası bulması sonrasında başlamıştı. Bombalar, 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinin İstanbul bürosuna düzenlenen saldırıda kullanılanlarla uyuşuyordu. (Sabah, Hürriyet, Milliyet, Radikal - 19/09/08; Reuters, CNN Türk, NTV, Anadolu Ajansı - 18/09/08)

setimes

Read more...

28 ŞUBAT'IN "SİSİ"SİNİN SIRLARI

>> петък, 19 септември 2008 г.

Ergenekon kapsamında gözaltına alınan Sisi çevirdiği derin işleri böyle itiraf etmişti.

19 Eylül 2008 08:29

Türkiye'de üçüncü cinsin en çarpıcı temsilcisi olarak bilinen, 90'lı yıllar boyunca 'Travestiler Kraliçesi' olarak anılan, 2000'lerde organizatör sıfatıyla ülke gündemine ilginç olaylar taşımaya devam eden Seyhan Soylu'nun (Sisi) 28 Şubat sürecinde etkin bir rol üstlendiği ortaya çıktı. Soylu, "irticanın belinin kırılması" operasyonlarına yaptığı katkıyı "verilebilecek azami detayla" Nuriye Akman'a anlatmıştı.

Seyhan Soylu, JİTEM'in yayın organı olduğunu iddia ettiği Strateji Dergisi bünyesinde, 8 ay boyunca istihbarat çalışmaları yaptığını, tesettüre girerek Kalkancı tarikatını incelemeye aldığını, yaptığı hizmetler nedeniyle "alnından öpüldüğünü", bu nedenle alnına bir yıldız dövmesi yaptırdığını söyledi. "Aşk, nefret, intikam, ihtiras ve ihanet" sarmalında dini kavram ve temalarla yoğrulmuş, Emire Kalkancı ve Fadime Şahin'in gözyaşlarıyla sulanan "irtica" haberlerinin, kâh bir melodram, kâh bir gerilim filmi gibi izlendiği yıllarda kendi kendine Türkiye'yi "yobazların elinden kurtarma" misyonu yüklediğini anlatan Soylu, "Ben 28 Şubat'ın gizli kahramanıyım." demişti.

-Seyhan, kendini zaman zaman polis gibi düşünüyor musun? "Atılmasaydım ben de emniyet müdürüydüm" diye iç geçiriyor musun?

-Yok, onun yerine daha güzel şeyler yaptım. Mesela Jandarma İstihbarat Teşkilatı'nın yayınlarında genel koordinatörlük yaptım. Bundan altı yıl önce, sekiz ay kadar bir dönemdi.

-Neden böyle bir görevi sana verdiler?

-Çünkü ben çok çalışkandım, çok milliyetçiydim. Yani polisimizin algılayamadığını askerlerimiz algılıyor.

-Ama askerlerin katı kuralları vardır, polislere göre. Cinsel kimliğin göz önüne alınırsa, nasıl oldu da sana böyle bir görev verdiler?

-Ben askerlerin daha ılımlı, daha sevecen olduklarını, insanların kişiliklerine önem verdiklerini düşünüyorum. Emniyet teşkilatındaysa, atamalar dahil, insanların kendi menfaatlerini düşünerek hareket etmesinden dolayı, "Acaba?" denecek duygular var. Ama askeriyede böyle değil.

-Tam anlayamadım. Şimdi, tam olarak ne yaptın jandarma için?

-Ali Kalkancı tarikatı için tesettüre girdim. Adı Strateji, JİTEM kaynaklı bir dergi bu. O yüzden de istihbaratçılarla, emniyetçiler vardı içinde. Askeriyeden emekli olan insanlar vardı. Böyle bir çalışma içine girdik ki o tarihte Refah Partisi'nin oyu yüzde 38'di. Ali Kalkancı ve Emire Kalkancı olayını yakaladık. Aczimendi liderinin yakalanmasını, Fadime Şahin ile Emire Kalkancı'nın ekrana çıkarılmasını sağladık. Tarikat içerisinde yaşanan çarpık ilişkileri deşifre etmek, dini insanları sömürme aracı olarak kullananların maskelerini düşürmek için böyle bir şey hazırladık.

-Askerler mi istedi senden bunu?

-Kimse benden istemedi, ben buldum. Dosyayı ben hazırladım, ben sundum. Onun harici bir sürü dosyalar var. İşte MİT'in sahte dolar bastığını, Afganistan Başbakanı'nın buradaki mevcut bir başbakanımızla buluştuğunu vs. Yani dosyalardan biriydi bu da.

-Tesettüre girdiğinde ne hissettin?

-Tesettüre girmem maksatlıydı. Olayın maksadı boyutunu aştı. Tesettür insanın vicdanındadır. Zaten imanı çok yüksek bir insanım.

-Tesettürlü insanların içinde kendini ne olarak tanıttın?

-Ben onları kandırmak için böyle yapmadım. Böyle bir hayatı da bir müddet denemiş oldum.

-Kendini gizlemeyi kandırma sınıfına sokmuyor musun?

-Hayır yani açık açık böyle bir şeyin yapıldığını düşünür isek, öyle bir şeye kucak açılmazdı. Ben radikal kesimde cinsel kimliğe, kadına bakışı incelemek için girdim aralarına. Çünkü toplumda çok fazla bir oy patlamasına sebep olmuşlardı. Gerçekten takiyye var mı, yoksa doğru mu diye bir araştırmaya girdim? Herhangi bir insan yönlendirmedi. Dergide bu tarz birçok haber peşindeydik. Salt olarak böyle bir şeyin araştırması değil.

-Dergiye ne oldu sonra?

-Daha sonra finansman kaynağı bulamadık, devam edemedik. Benimle başladı benimle bitti.

-Bu çok özel görevin bitince ayrıldın yani.

-Görev değildi. Beni derin devletle özdeşleştiriyorsun. Ben MİT elemanıyım demedim ki.

-Ama yaptığını söylediğin şeyler gazetecilik değil, istihbarat çalışması.

-Ama ben gazeteci olarak da istihbarat yapabilirim.

-Emire ve Fadime sonradan açıldılar. Onlar da yoksa senin gibi bir görev uğruna mı örtünmüşlerdi?

-Hayır, hayır. Öyle bir şey olabilir mi? Ne münasebet!"

-JİTEM'le işbirliği yapmanın getirisi ne oldu?

-Bir şey söyleyeyim mi, ben o çalışma günlerimde hayatımın ekonomik olarak en kötü günlerini yaşadım. Çok da memnunum ama bu kadar artık yeter dedim ve kendime yön çizmek zorunda kaldım. Bana ekonomik olarak getirileri hesapladım ve halkla ilişkiler alanına geçtim.

-"Devlet töreniyle defnedilmek hayatımın en büyük ödülü olurdu" demişsin bir röportajında?

-Ne kadar güzel bir duygu değil mi? Benim savaşımı, mücadelelerimi, siz de yaşamış olsaydınız siz de arzu ederdiniz bunu.

-Seyhan, yaşarken yüzde yüz onaylanmadın ama hiç değilse ölürken en üst düzeyde onaylanmak mı istiyorsun? Çok büyük bir sevilme ihtiyacı mı bu?

-Bravo Nuriye Hanım. Zaman zaman geçmeye başladınız.

-Sizin zekanızı geçemem ben Seyhan Hanım.

-Estağfirullah, ne münasebet.

-Peki ama, devlet töreniyle gömülmek pek az faniye nasip olur. Bunun için ne bedel ödeyeceğini düşünüyorsun?

-Şu anda dingin bir hayat sürüyorum. Kendimi yetiştiriyorum. İyi bir iş kadını olma yolundayım. İki yıl sonra elliyle yüz arası televizyon programım dönecek. Yanımda herhalde iki yüz kişi çalışacak. Türkiye'de yüz elli-iki yüz sanatçının patronu olacağım.

-Bunlar mı seni devlet töreniyle gömdürecek?

-Hayır. Daha sonra siyasilerimizin düşünceleri biraz daha modernleşince benim istediğim bir parti içerisinde kendime bir yer bulurum. Meclis'te var olmam gerektiğini düşünüyorum. Hizmetlerim devam ederken ölürsem milletvekili olarak da gömülürüm.

-Sana Asena diyorlar doğru mu?

-Dostlarım tarafından öyle bir sembolik ismim var, ama...

-Bir dönem MHP'ye üye miydin?

-Hayır. Bana bir sürü MHP ilçe teşkilatından teklif geldi ama ben partiye zarar vermemek için kabul etmedim. Çünkü benim cinsel kimliğimi hemen kabul edebilecek potansiyeli yok. Milliyetçilik adına her MHP sempatizanı gibi ben de bir şeyler yapmaya çalıştım. Abdullah Öcalan yakalanmadan önce ben bangır bangır televizyonlardan Apo'nun kellesini getirebilecek kadar zekaya sahibim diyordum.. Eğer bana böyle bir görev verilmiş olsaydı bunu yapabilirdim.

-Herhalde şöyle düşündüler: Kalkancı olayıyla ispatladın kendini. Yeter bu kadar kahramanlık!

-Hayır, benim eğer bir projem varsa kendimi o ortamın içine adapte edebilirim. Cemalettin Kaplan, Atatürk büstünü yerlerde sürüklerken Almanya'da, ben de onun fotoğrafını Taksim Meydanı'nda süründürdüm.

-Emire ve Fadime neredeler?

-Emire'nin Kadıköy civarında bir pastanesi var. Fadime, Akdeniz Bölgesi'nde bir yerde yaşıyor. Ali Kalkancı ise cezaevinden çıktıktan sonra yine aranmaya başlandı.

-Emire ile Fadime neden açıldılar sonra?

-Kapanmalarının sebebi imandan değildi ki. O an kapılmışlardı, sel gibi gidiyorlardı.

-Onlar da senin gibi belki bir çeşit istihbarat yapıyorlardı...

-Hayır ne münasebet. Emire Kalkancı Ali Kalkancı'yla birlikte olmuş. Ali Kalkancı aslında pazarda limon satan bir adamdı. Kur'an okumayı dahi bilmiyordu. Kur'an okumayı bilmeyen bir insan beş yılda on milyon dolarlık bir servete sahip oldu.

-Onlarla birlikte yattın, kalktın, yedin içtin. Seni ne olarak tanıyorlar? Ev kadını kimliğiyle mi?

-Evet, adımı da kanuni olarak değiştirdim, Kezban yaptım.

-İçinde mikrofon falan mı taşıyordun, nasıl yapıyordun?

-Teyple yapıyordum hanımefendi. Daha sonra gizli kamerayla yapmaya başladım. Devlet bana ilerde görev versin, beni ciddi anlamda maaşa bağlasın, yine devlete hizmet eder, bütün işlerimi bırakırım. Seviyorum ben ülkemi, yemin ediyorum. Bunların hiçbirini ne menfaat için, ne de bravo desinler diye yaptım.

-Koskoca Türkiye'de bir tek sen bunu fark ediyorsun...

-Ne münasebet, birçok insan fark ediyordu, ne yapacağını bilmiyordu. Ben yalnızca fitili ateşledim, uyanışa geçirdim. Yani bu kadınlar devlet tarafından kullanılmadı ama bu kadınlar radikal dincilerin oyuncağı olup kullanıldılar.

-Dost musun onlarla şimdi?

-Hayır görüşmüyorum. Çünkü ben özür dilerim ama ben prensesim. Onlara cadı tarafından elma yedirilmişti. Prenses olarak onları ben öptüm, uyandırdım.

-Âlemsin! Yok böyle bir şey! Ama sen onlara ihanet ettin.

-Ben onlara ihanet etmedim ne münasebet ya. Gerçek Müslümanlara ihanet etmedim. İmanlarını kullanan insanları, ortaya çıkardım. 28 Şubat sürecini başlattım. Çok ciddi söylüyorum, Kur'an çarpsın ya. Ben ihanetçi değilim, milliyetçiyim. Daha sonra Refahlı milletvekillerinin de takdirini kazandım. Necmettin Erbakan'ı da uyandırdım, kendine getirdim.

-O kadınların düşmanlıkları var mı peki sana?

-Bana kimse bir şey yapamaz, alnımın ortasına bir tane yıldız yaptırdım.

Kim bana bir şey yapmak istiyorsa oradan bana ateş etmesi lazım, eğer sektirirse hesabını sorarım.

-Yani "Beni arkamdan vurmayın, mertçe buradan vurun" mu diyorsun?

-Bravo, algılamışsın. Kafayı sıyırmış bir deli değilim. Sinirlerime hakim olabilirim. Karşımdaki insanın psikolojisiyle istediğim zaman oynayabilirim. Kafama koyduğum her şeyi yaparım. Mesela Bayan Mitterrand'la bir ortamda bir araya gelirsem onu yerden yere tekmeleyeceğim. Zamanında Kürtleri Türklere karşı kışkırtan odur. Ben iki kardeş ırkı ayırmak isteyen herkesi paramparça ederim.

-Şekerim her şeyin abartılı senin. Milliyetçiliğinin altını çiziş biçimin de. Seyhan, acaba bunun altında korunma içgüdün mü var? "Cinsel kimliğimden dolayı yeterince ceza çektim. Artık yeter" deyip bu milliyetçi söylemi mi yakaladın acaba?

-Yok benim umurumda bile değil onlar ya! Meclis'tekilerinin hepsinden çok daha milliyetçiyim. Saldırılan bir kimliğim var. Benim kimseyi ciddiye almadığımdan kaynaklanıyor bu.

-Ne zaman evlendin?

-1997.

-Bu Strateji Dergisi işi bittikten sonra mı yani?

-Tabii tabii. Yani ben derin devletin bir insanı olup da formaliteden evlendirilen biri değilim. Herkesin yapması gereken şeyler bunlar, milliyetçiler olarak. Birçok insandan şerefliyim ben. Bu ülkede Leyla Zana'ları Meclis'e aldılar. Ben 28 Şubat'ın gizli kahramanıyım. 28 Şubat süreci benim yaptığım olaylarla başladı.. Bir travestinin de bu ülke için savaştığını gösterdim ben insanlara. Uyanışa geçirdim ben herkesi, Milli Güvenlik Teşkilatı'nı uyandırdım. Devletin üst kademesindeki bürokratları, milliyetçileri uyandırdım. Bu görevi üstlendiğim için de çok mutluyum. Bir sürü üst düzey bürokrattan, emniyet teşkilatından, askeriyeden, hiçbirinden bana toplum içinde bravo almadım ama hepsi alnımı öptüler. Onun için de alnıma bir tane yıldız yaptırdım. Alnımdaki yıldızın sebebi de bu.

-Sana hizmetlerin için bir madalya vermediler mi?

-Hayır bana herhangi bir madalya verecek kadar yürekli herhangi bir insan yok. Ama herkesin gönlünde olduğumu biliyorum. Hiç olmazsa Küba'ya gidip ülkücü selamı vermiyorum. Kafamda da Che şapkası yok.

-Seni "gayrimeşru âlemde" de çok seviyorlar. Alaaddin'inden, Nuriş'inden, Sedat Peker'ine kadar herkes senin dostun...

-Doğru ama artık değişime uğradık toplum olarak. Onların aklı başına geldi, devletin ne kadar büyük olduğunu insanlar gördü. Devlet bunu karşı taraftaki insanların bilincine enjekte edemezdi. Zaman içerisinde insanlarımız olgunlaşmaya başladılar. Bakın gayrimeşru âlemdeki herkes işadamı olmaya bakıyor farkında mısınız? Demek ki değişim sürecindeydi, onların da hırçınlıkları aynı benimki gibi bitti. Ben de olgunlaştım, işkadını oldum.


Seyhan Soylu kimdir?

Kısaca Sisi olarak tanınan ve 90'lı yıllar boyunca 'Travestiler Kraliçesi' olarak anılan Seyhan Soylu, 2000'li yıllarda Türkiye'nin gündemine organizatör olarak girdi. Çanakkale Hapishanesi'nde yatan müteahhit Bedrettin Ekdi'nin oğluna düzenlediği bir milyon dolarlık sünnet düğünü ile aylarca kendinden söz ettirdi. Elçilik görevlisi bir baba ve CHP kadın kolları üyesi öğretmen bir annenin üç çocuğundan biri olarak Samatya'da başladığı hayata, otoparkçılık, kuyumculuk dahil pek çok iş yaparak devam etti. Seyhan Soylu, hayatında ilk resmî dayağı, 14 yaşındayken, onu sıkıştırmak isteyen bir bekçiden yedi. Daha sonra polis olmak istedi. Polis Akademisi'ne birincilikle girdi ancak kendi ifadesiyle "cinsel tercihinden dolayı şutlandı". Ancak suçunun "cinsel" değil "ruhsal tahrik" olduğuna inandı. 12 Eylül sonrası referandum günlerinde, Amerikalı eşcinsellerin sembolü turuncu "No No" tişörtü giyen Güneş Taner'i protesto için Turgut Özal'ın önünde soyundu. Bu nedenle içeriye alındı, onbeş gün öldüresiye dövüldü. Sonrasını şöyle anlattı: "Beni dövdüren emniyet müdürünü kendime âşık edip, sonra da onu bir dergiye kapak yapıp görevinden aldırdım. Böylece o onbeş günün intikamını aldım. Daha sonra rahmetli Turgut Özal'la da tanıştım. Yaptığımdan çok utandım, çocuksu bir duyguymuş o protesto." Bakü'de radyo televizyon eğitimi alan Seyhan Soylu'nun yaşamı Karanlıklar Prensesi adlı kitaba konu oldu ancak kitap toplatıldı. Sisi daha sonra çeşitli radyolarda DJ'lik ve yöneticilik yaptı, ETV'nin genel koordinatörü oldu. Tv programlarına imza attı. Altı ay önce menajerliğe karar verdi. Şu anda sahne dünyasının en ünlü 38 sanatçısı ile kontratı var. Altı yıldır evli. Yakın zamana kadar kendini "Ben anarşistim. Ruhumdaki terör her zaman fırtınalar koparır." diye tanımlardı. Bugün "İçimdeki fırtınalar dindi. Duruldum. Başarı grafiğimi yükseltip, yeni bir hayat kurmak istiyorum." diyor.


aktifhaber

Read more...

Bandırma’da Ro-Ro gemisi battı

>> понеделник, 15 септември 2008 г.

İçinde en az 100 yolcu bulunan bir Ro-Ro gemisi, Bandırma Limanı’ndan ayrıldıktan kısa bir süre sonra battı. Kaza sonrasında şu ana kadar 67 kişi kurtarılırken, 1 kişi yaşamını yitirdi. 30’dan fazla kişiden de haber alınamıyor. NTV-MSNBC VE AJANSLAR

Güncelleme: 02:17 TSİ 15 Eylül 2008 Pazartesi

BALIKESİR - Bandırma Limanı’ndan İstanbul’un Ambarlı Limanı’na gitmek üzere hareket eden Orion Asya İstanbul Shipping’e ait “Hayat N” isimli 118 metre boyundaki Ro-Ro gemisi, kısa bir süre sonra yan yattı, daha sonra da battı. Sahil güvenlik ekipleri ve çevredeki balıkçıların yardıma koştuğu kazazedelerden 67’si kurtarılırken, 42 yaşındaki Özer Erdoğan isimli bir kişi hastanede yaşamını yitirdi.

Balıkesir Valisi Selahattin Hatipoğlu, 34 kişinin kayıp olduğunu söyledi. Vali Hatipoğlu, Balıkesir ve Bursa’dan gelen arama ve kurtarma ekipleri ile balık adamların olay yerinde görev yaptığını kaydetti. Gece görüşü özelliğine sahip 2 helikopter de kurtarma çalışmalarına katılıyor. Bu arada, Mayın Filo Komutanlığı’na bağlı bir ekip de arama çalışmalarına katılmak üzere bölgeye hareket etti. YARALILARIN İSİMLERİ Yaralılardan 18’i Güven Karahan Devlet Hastanesi’nde, 10’u ise Kapıdağ Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Yaralılardan bazılarının isimleri şöyle: “Ufuk Bitiş, Mehmet Ali Çakıroğlu, Abdurrahman Ayday, Ahmet Ayday, Zeki Ayday, Necdet Çevik, Hüseyin Arıkan, Erkan Damar, Bülent Bingöllü ve Muammer Eroğlu.” YOLCU SAYISI BELİRSİZ Bilet kesilmediği için kesin yolcu sayısı bilinmeyen gemide, araç sürücülerine mürettebat eklendiğinde en az 100 kişinin bulunduğu tahmin ediliyor. Gemide 73 kamyon, 2 de otomobil bulunuyordu. Inform

Read more...

Türkiye'nin yeni genelkurmay başkanı laiklik, ulus devlet, ABD ilişkileri, AB üyeliği konusunda kararlı

>> сряда, 3 септември 2008 г.

01/09/2008

Türk Ordusu'nun yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, çoğulcu bir demokrasi için laikliğin korunması gerektiğini söyledi. Başbuğ, Türk-Amerikan ilişkilerini "mükemmel" görüyor ve AB'den Ankara'nın üyelik sürecine adil muamele çağrısında bulunuyor.

Southeast European Times için Ayhan Şimşek'in haberi -- 01/09/08

photo

Orgeneral İlker Başbuğ, "Türkiye-ABD ilişkilerinin kökleri derindir ve ortak değerler üzerine inşa edilmiştir". [Getty Images]

Orgeneral İlker Başbuğ geçtiğimiz hafta Türk Ordusu Genelkurmay başkanı oldu ve laiklik, ulus-devlet ve küreselleşmeyle ilgili görüşlerini özetledi.

Türkiye'de İslamcı kökenli Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetiyle ordunun liderliğindeki laikler arasında aylardır süregelen güç mücadelesi, dikkatleri ordunun baş makamındaki görev devir teslimine çevirdi.

Başbuğ uzun zamandır beklenen konuşmasında, ordunun demokrasi ve demokrasi ilkelerine olan bağlılığını ifade etmesine karşın, AKP yönetimindeki toplumun giderek artan şekilde İslamileşmesinden duyduğu endişeleri dile getirdi.

Başbuğ, "Toplumumuzun bir kısmı, Türkiye'de ortaya çıkan dini baskı altında yeni bir kültürel kimlik ve yaşam biçiminden korkmaktadır. Bu korkular ciddiye alınmalıdır." dedi.

Son iki yıldır Türk Kara Kuvvetleri komutanlığı görevini sürdüren Başbuğ, Türk ulus-devletinin laik, üniter karakterinin korunmasını sağlam şekilde savunuyor.

Usta liberal köşe yazarı Mehmet Ali Birand Milliyet gazetesindeki yazısında, "Orgeneral Başbuğ en zor görevi en zor bir zamanda devraldı." dedi. Birand, böyle bir zamanda generalin sahip olduğu "sıradışı niteliklere" övgüde bulunuyor.

Birand'a göre, Başbuğ siyasi-askeri konulardaki derin bilgisi ve gerçekçiliğiyle tanınıyor.

Devir teslim töreninde yaptığı bilgili konuşmada Başbuğ, felsefeci Jürgen Habermas'ın ulus-devleti küreselleşmenin getirdiği güçlüklerden koruma gereğini vurgulayan sözlerini aktardı.

Komutan, küreselleşmenin önde gelen oyuncularının küreselleşmenin getirdiği güçlüklere göğüs germek için ulusal yapılarını güçlendirmeye çalıştıklarını belirtti. Başbuğ, bu durumun ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri için de geçerli olduğunun gözardı edilemeyeceğini de vurguladı.

Konuşmasında milliyetçilik ilkesi ve Kürt sorununa da değinen Başbuğ, Türkiye'deki etnik Kürtlerin kültürel haklarının genişletilmesine destek verdiğinin sinyallerini göndermekle birlikte, ulus-devlet yapısına zarar vereceğini söylediği "grup haklarından" bahsetmeye yönelik her türlü hamleyi reddetti.

Birçok yüksek rütbeli Türk generali gibi, Başbuğ da bir NATO geçmişine sahip. Orgeneral Belçika'da Mons'ta bulunan Avrupa Yüksek Müttefik Kuvvetler Karargâhı'nda (SHAPE) lojistik ve altyapı başkanı ve İstanbul'da 1. Zırhlı Tugay komutanlığı görevlerinde bulundu.

Türkiye'nin en yüksek rütbeli komutanı olarak geçen hafta yaptığı konuşmada Başbuğ, ABD ile olan ilişkileri "mükemmel" olarak nitelendirdi ve ABD'nin terörist PKK ile mücadelede sağladığı yardımlara övgüde bulundu. Orgeneral, "Türk-Amerikan ilişkilerini kökü derindir ve ortak değerler üzerine inşa edilmiştir." dedi.

Başbuğ AB'ye de bir mesaj gönderdi. Orgeneral Brüksel'e Ankara'ya diğer AB üyelik adaylarıyla eşit muamele etme yolunda çağrıda bulundu.

Başbuğ AB'nin stratejik ihtiyaçlarına işaret etti ve Türkiye'yi kabul etmemesi halinde 27 üyeli bloğun Balkanlar'daki nüfuzunun sona ereceği ve Kafkaslar ve Orta Doğu'da yetersiz kalacağı konusunda uyardı. Orgeneral, bunun yanında Türkiye'nin bölgedeki en güçlü laik demokrasi olduğunu da belirtti.

Bu içerik SETimes.com için hazırlanmıştır.

Read more...

Hoşgeldin Ramazan

>> вторник, 2 септември 2008 г.

Hoşgeldin Ramazan


Read more...

Türk bakan Babacan.../Kıbrıs Türk makamları.../Türkiye'deki çatışmalarda dört...

Türk bakan Babacan, Kafkaslar'da barışı desteklemek amacıyla Gürcü mevkidaşıyla bir araya geldi

01/09/2008

ANKARA, Türkiye -- Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Türkiye'nin Rusya ile Gürcistan arasında çıkan ihtilaf sonrasında bölgede istikrarı sağlamak amacıyla Kafkas ülkeleri arasında bir işbirliği grubu kurma önerisini Gürcistan'a sundu. Babacan önerinin ayrıntılarını, resmi bir ziyaret için Türkiye'ye gelen Gürcü mevkidaşı Eka Tkeşelaşvili ile 31 Ağustos Pazar günü yaptığı görüşmede sundu.

Görüşmede Babacan, söz konusu grupta Türkiye, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan'ın yer alacağını söyledi. Tkeşelaşvili ise Gürcistan'ın gruba katılmayı ancak Rus güçleri ülkesinden çıktıktan sonra düşüneceğini belirtti. Babacan düzenlediği ortak basın toplantısında, Türkiye'nin bölgede barış çabaları doğrultusunda, bir Türk heyetinin bir Kafkas ittifakı önerisini sunmak üzere Ermenistan'ı ziyaret edeceğini kaydetti. Bakan meseleyi Salı günü Türkiye'yi ziyaret edecek olan Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüşmeyi planlıyor. (Yeni Şafak - 01/09/08; Hürriyet, Zaman, Anadolu Ajansı - 31/08/08)

Kıbrıs Türk makamları Kıbrıslı Rumların Ortodoks ayinine katılmalarını engellediler

01/09/2008

LEFKOŞE, Kıbrıs -- Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas 30 Ağustos Cumartesi günü yaptığı açıklamada, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti makamlarının Kıbrıs Rumlarının geleneksel Ortodoks toplu ayiyine katılmak üzere adanın Türk kesimine girmelerine izin vermediklerini söyledi. Red hareketiyle, her yıl 2 Eylül'de Aziz Mamas Günü'nün geleneksel bir hac ziyaretiyle kutlandığı Morfu kasabasındaki Aziz Mamas Ortodoks kilisesinde düzenlenen kutlamalar da engellenmiş oldu. Hristofiyas, Kıbrıs Türklerinin kararının kendisiyle KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat arasında Çarşamba günü başlayacak olan yeniden birleşme konulu doğrudan müzakerelere sadece birkaç gün kala "hayra alamet olmadığını" söyledi. (CNA, Famagusta Gazette, Philelefteros - 31/08/08)

Türkiye'deki çatışmalarda dört Türk askeri şehit oldu, iki PKK militanı ölü olarak ele geçirildi

01/09/2008

ANKARA, Türkiye -- Askeri kaynaklardan alınan bilgilere göre, 31 Ağustos Pazar günü erken saatlerde Bingöl ilindeki bir ordu karakoluna düzenlenen saldırıda terörist Kürdistan İşçi Partisi (PKK) üyeleri dört askerini şehit ettiler, dört askeri de yaraladılar. Medyada çıkan haberlere göre, baskın sonrasında çıkan çatışmada iki PKK'lı bölücü de ölü olarak ele geçirildi. Güvenlik güçleri kaçmayı başarak PKK'lıları yakalamak için operasyon başlattılar. (Hürriyet, Anadolu Ajansı, Doğan Haber Ajansı, NTV, AP, RIA Novosti - 31/08/08)

Inform

Read more...

  © Blogger template Webnolia by Ourblogtemplates.com 2009

Back to TOP